Delikanlı
Ben düşler tramvayına binerken şehrin
pırıl pırıl bir ay doğmuş olurdu dünyaya
hanem aydınlanır annem uyanırdı
babamın serçelenmiş ayakları saçılırdı
ufak tefek sokaklara
ben sokaklara borçluydum çocukluğumu
bolluk günleri miydi babamın elinde ay ışığı
bir de dolu file, dönerdi eve,
benim yakınımdaydı
ekmek parası, gökyüzünün teri, salıncaklar,
ben çekidüzen verirdim eski dünyaya
biraz umutsuz, az ironik, bir parça kırılgan
yağmuru bol kış akşamlarında
dip odalarda kısa pantolonlu aşık
bağbozumuydum ben duygularım karmakarışık
ben aşkla ödeşir düet sona ererdi
zambak gibi sözcüklerden oluşan
nasılsa yağmur yağardı tenha vakitlere
seke seke yürüyüşünden tanırdım
yağmuru, seni, baş dönmesi serüveni
yağmurun iplerinde törendi beyaz gemi