Kaç Kişiyiz Kendimizde
Pavese, Malcolm Lowry. İkizlerim. Gece de sonsuz değil, kötülük de. Ben de denedim. Lav fokurdarken, gidip geldim delilikleri. Bin vampir […]
Pavese, Malcolm Lowry. İkizlerim. Gece de sonsuz değil, kötülük de. Ben de denedim. Lav fokurdarken, gidip geldim delilikleri. Bin vampir […]
İşte bir ses geçiyor sıkıntıdan baksam pencerede yağmur da var, hani saçlarını ya da göğsünü çok ince bir hüzünle bezeyen. […]
Kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu Sana dokununca mı denizleniyor masa Senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan Sıkıntımın ormanında? Üç […]
Saat beş. Yoğurt vuruyor analar, akşam kaçak tütün gibi koyu, yumuşak, alev almış göçebe bir kurt sesi kalaysız bakraca, buzlayan […]
Bir çığlığın içinde yakalıyorum seni Kaç kez İstanbulsu, Parıldayan, ısıtan, yakan bir alev gibi. Üstünde uzun, pis, yalnız sokakların yağmuru.. […]
– Enis Batur’a- Gün doldu: Kendime bir aksisedayım Ürktüm hep hayalâttan. Aklım bana açıkla: Yırtılan zaman mı gülün yaprağı mı? […]
Bir kahkahayla silkindim dalıp gittiğim mektuptan; yaşam hep böyle uyarır bizi, katıksız neşeye dönüşür altuni bir sesle en derin kederler; […]
Pancurları dövdü tüm gece yağmur, şafakla açtım: dupduruydu gök. Çektim içime güllerin kokusunu, çoktan kesilmişti karşı koruluk yine de bekledim […]
Bir yalnızlık büyütürdüm saksıda kalandı çok eski günlerden bir bana yetsin, hıncımı arttırsın aşkımı pekiştirsin diye sevince. Günüydü, gelip durdu […]
Çünkü gök sıkıntıyla ağar rüzgar buruşur, bir yaprak düşer ve kaçıyordur solgun mavilikte maviler ve al geyikler. İşte altın ve […]
Ey kalp! gece olsun, vehmi ve cinneti emziren – Avcundadır çocuğun ve delinin, Allahın eli- layemut gece – Gezginin saatidir […]
Karlı dağı tarttım ve söğütlerin gölgelediği dereyi. Eşittiler yeşim taşının oluştuğu ve bebeğin memeden kesildiği vakitlerde. Göreli nicelikler ama kim […]
Gece bir geyik bahçesidir bazan ürkek, korkulu, nefes nefese, çünki hep birileri gelecektir hep birilerine gidecektir düşlerin ve şarapların üstüne. […]
Yarım bir aşk, yarım bir dudaksın sıkıntılı ikindi yağmurlarında her yeni erkekten sonra daha erkeksin tuzlu inciler dolu kuş uçmaz […]
Usandım taş basması günler yaşamaktan yalnızlığımı büyütüyorum korkunç yani bağırmak sana sulardan. Her gün yeniden ölmek elinden karanlık adamların yalanla, […]
Sonbahardan sonra ağaçlar Hep duman açar Ankara’da Saksılarda yeşil bir yalnızlık Uzayıp gider ev tutsaklığında Kış boyu rüzgârsız ve çiçeksiz […]
Çok az şey saklamışım yaşamımda; ne bir fotoğraf var ilk aşklardan ne bir mektup, dostlardan beş on tane; şunları yazmış […]
Siyahın gezginiyim: Her gün daha derine Yanar akşamla caddede vebalı lambalar, Bezgin, sıkıntıyla bakar herkes benzerine; Redingotlarıyla mumya gibi otururlar […]
Yazdı gözlerimi yumduğumda, öğle sonrası; dayımdı dutu silkeleyen, çarşafın dört ucunda Dört kadın; herhalde komşu kızları; dedem de su çekiyordu […]
Uzat saçlarını gecenin balkonundan isteğimin çok tüylü suyuna. Bir orman gecesinde bir kar gündüzünde, gördüm nasıl süzüldüğünü yırtıcı ölüm kuşlarının. […]
Bir balıkçının yüzü vapurdan inince gözümü alıyor öğle güneşi gibi, dokunup geçse bir serseri kuş ikindi vaktince incelmiş hüznüne anlatacak […]
Çalışma masamın üstünde günlerdir: Eski bir madenci lâmbası. Yerdeydi nerdeyse üç yıldır. Neden göz önüne getirdim bu tuhaf gereci? Bir […]
“Ne yazıyorsun?” diye soruyor geçen günkü çocuk: usulca açmış bir haşhaş çiçeği çitin yanında. Öğle sonunun dinginliğinde yankılanıyor soru. Yaşam […]
Yorgundu. Düş görürken -ölmüş müydü ölüyor muydu? fidana dokunduğu an açıvermişti gonca – elinden düştü kitap kalem de şuydu altını […]
Yağmur çiseliyor! Akıp gitsin üstümdeki küf! Yakam bağrım fora. Üç duble votkanın beklentisindeyim; dört şiddetinde bir deprem! ‘Mal ve can […]
Hocan Bedri Rahmi -renkli güneşler bir iki kalın sözlük nakışlı veremler ve doğurgan aşklar yerdi bir oturuşta- çok kalabalık bir […]
Dolaşıyorum ne zamandır kalbimde bir gül kesiği; ıslak bir tülbent koy göğsüme emsin büyüyen o siyah lekeyi; çoktan döndüm gittiğim […]
Gecesel bir yer altı sesiydi kehanet fısıldaşmasındaydı kökler, kemikler; açıkta lüfercilerin parıldayan lüks’leri. Av vakti, o tedirgin kaşılıklı bekleyiş; gövdemdi […]
Beş metre ötemdeki yapıya bakıyorum; Kaç TNT’lik imgelemi vardı acaba şirket mimarlarının, Berhava edildi kokular, renkler. Koruluğun kaçışan hayalleri. Yüzlerce […]
Ne çok iz bedenimde senden: İki siyah haşhaş açtı düşlerinle ısırdığın omuzlarımda; göğsümdeki bu onmayan yara gözyaşının damladığı günden kalma; […]