Ölüler Şehri
O şehri nerde bıraktık biz
hangi yitik zamanda, hangi görünmez günde
el ele yürüdüğümüz o güleç kaldırımlar
ansızın sevgiyi vuran meydan saatleri
neresinde kaldık ölüme yürüdüğümüz tenhalığın
o şehri nerde bıraktık biz
sevgimiz ağlarken ağaç kabuklarında
düşen yapraklara, yosun kokan eski parklara
inceden sokulan rüzgarımız
hangi kuytulara sığındı şimdi
oradan, o uzak ufuklardan bak
bahçede inadına açmış o mor menekşe
inadına uzanmış asmanın kolları
ayışığında öpülen dudakların izi gecede
son vapur yanaşıyor kıyıya, ışıklar alesta
son vapur yanaşıyor kıyıya, ışıklar alesta
yıldızlar hep birden mi kayıyorlar
suyun sesi büyüyor gölgesi ağırlaşan kameriyede
yasemin kokuları savruluyor iğreti avlularda
sürdük sınırlarını kentin, kırlara bayırlara sürdük
caddeler genişledikçe bun çöktü varoşlara
bir tanrıya yürüdü artık incir bitmeyen duvarlar
göğün gözleri kanlandı, ufuklar silindi kıyılardan
dağları yitirdik, ağaçlar kuş öldü, ibret cana dayandı
sürdük sınırlarını kentin
yeni mezarlıklar kurduk ölülerimizi sıraya sokup
gömdük geçmişimizi servi diplerine
anılar uğulduyorsa, ürkek bir nostaljiyi büyütüyorsak, aldırma
yüreklerimizde güne yetişme kaygısı, gerisi ütopya
sürgit kendimizi aradığımız bu sonsuz kovalamacada
sevgiyi koymuştuk bir yerlere, duruyor mu orda
dokunsak tozlu bir vazo gibi elimizin altında sanki
nedense sönmüş bütün şamdanlar, perdeler ağır ve uykulu
ocakta usul usul o ateş, kim yaktıysa yana yana ağlıyor
o içli güz dinginliği kapı aralıklarında
rengarenk masallar iniyor bağladı tavanlardan
sahi, neyi nereye koymuştuk biz, duruyor mu orda?
sürüp çıkardık o şehri şehrimizden
anılarımız yeni kenar semtlerde öksüz birer çocuk
leylek yuvaları kapanan her fabrikanın bacasında
üstelik leylekler de küs artık ve afrika’ya yeminli
tezgahta ve gergefte o inatçı eller, gül ağacı, gül oya
mahzun bir çocuğun görüntüsü asfaltın serabında
hiç kimse bulamıyor kendi şehrini, yok artık
kayboldu gülüşü gökyüzünün, dokunuşu rüzgarın
eski sokaklarda yeniyetme güneş cesetleri
yenildik bu en büyük meydan savaşında
gölde gülümseyen nilüfer uzaklığında gençliğimiz
ölümü hiç ıskalamıyor bu şehir