Kedi Kırıkları
Ortancasıyım üç kardeşin hiç tatmadığı için acırken ağabeyime kıskanç gözlerle bakarım iki insan sıcaklığı üstünden dünyaya gelen kardeşime Kutsal kitaplarda […]
Ortancasıyım üç kardeşin hiç tatmadığı için acırken ağabeyime kıskanç gözlerle bakarım iki insan sıcaklığı üstünden dünyaya gelen kardeşime Kutsal kitaplarda […]
Eksik olan bir yanı vardı aşkımızın bir filminde üç beş figüran dövüp ata binmemesi gibi cüneyt arkın’ın Haberin olsun vermedim […]
Tozlu bir şemsiye durur çatı katındaki odanın kuytu bir köşesinde kumaşındaki eski yağmurların hüzünlü kokusuyla anımsar mısın bilmem yağmurun bardaktan […]
Kokusu mahalleye yayılsın diye yaptığı yemeklerin akşamüstleri açık tutar penceresini yeni gelin
Sözgelimi bir cenaze törenine katılır gibi yürüyorum sokaklarda ve iğneyle tutturulmuş çocukluk fotoğrafım gülümsüyor ceketimin yakasında Son dileği asılacağı ipin […]
Bıraktı mektubu Ayşe kız kovuğuna ağacın bir taş daha çaldı ırmak ve çıngırağını sallayarak yine koşuştu buzağı Bağışla beni generalim […]
Ne kadar aradıysam suyunda bulamadım tak’ları zaman denilen kuyunun yüzümde bu yüzden yalnızca tik’lerini taşırım çocukluğumun Yarısını tuttum çocuk doktoru […]
I Yaşamı savunmaya katılmaması ozanın kendini mürekkep lekesi sanması gibi imzanın II Ne pipo ne sakal yerde gördüğün ekmek parçalarını […]
Yalnızca ben bilirim diktatör heykellerine pislemek için göç ettiğini dünyadaki bütün kuşların
Aslında ben daha güzel ölürdüm arka bahçede askercilik oynarken tahta tüfeğimle toprağa uzanır annemin sesiyle doğrulurdum hemen -Çabuk kalk üstün […]
Nasıl unutursun ilk gunleriydi İstanbul’a taşındığınızın usulca dokunmuştun hanımeli kokan bir duvara yaslı beyaz bisiklete -Binmek ister misin diye bir […]
Özgürlük kitabının sayfaları arasına cellatların kurduğu darağacındaki ip yarım kalan sayfayı gösteriyor okumaya devam edecek nice insana Evlilik fotoğraflarının yırtılarak […]
Boyadılar koca duvarı rengarenk yazılarla doldurdular elinde gazoz şişesiyle bir de gülen kız resmi çizdiler ağzı bir karış açık Oysa […]
Eşit olmadığı söylenir insanların aynı boyda olmayan beş parmağı gibi bir elin oysa uzanır nice yorgun emekçinin dudağı su dolu […]
Bayrakları birbirine benzemese de ülkelerin bir ağızdan söyledikleri barış ezgisini yankılatır rüzgar direklerine çarpan iplerinin Savaş alanında silahların sustuğu saatlerde […]
Oybirliğiyle koyunlar keçiyi seçer kendilerine başkan oysa sürünün başına kurdun akrabası köpeği koyar çoban
Kimim ben ve sakalından bir tek kılın müzelere giremeyeceğine ağlayan köse bir peygamberden nedir beni ayıran Hüzünlü bir çocuk yüzü […]
Son evi gösterin bana İstanbul’da vapur sesinin duyulduğu ki kapısını çalıp söyleyeyim içindekilere daha çok kedi yavrusu ezilsin diye eski […]
Çarmıha gerildiği yaşta İsa’nın avuçlarımdan tutan iki çocukla çiviliyim yaşama aşk bardağını çalkaladığım su olmak kırılacak eşya taşıyan bir kamyon […]
Galata köprüsü kaldırılınca boynu hep bükük kalacaktır altından geçmek için bacasını kıran çatananın
Ayak izleri ki görülmez kar kelimesinin geçtiği her şiirde yiyecek arayan serçenin
Ekmek kırıntıları serpiyorum cephede kumtorbaları üstüne su verirken evinde generalim kuşkonmaz çiçeğine
Afiyetle yiyor gökten düşen üç elmayı apartmandaki çocuklar annemin her gece anlattığı öykülerin sonunda Bana ise çöpleri kalıyor evimiz çünkü […]
Ne yak Mektubun ucunu, Ne sevgini Sayfalar dolusu Dile getir…. Zarfı kapatırken yalnız, Kuytu dudaklarını Çokça değdir…..
Büyüklerle ben yapamıyorum çocuklar da almıyor beni oyunlarına devlet dairesinde yangından kurtarılmayacak sıkışmış bir çekmece gibiyim açılamıyorum sana Kardeşiyle sokaklarda […]
O siyahtı kurşuna dizenler beyaz silah sesinden ürkerek gökyüzüne uçuşan kuşlar bembeyaz
Savaşhaberleriyle dolu renkli gazete sayfalarını katlayıp bir çocuk üstüste kesiyor özene bezene elindeki makas ile Ve insanlar oluşuyor kağıttan tutuşmuşlar […]
Biri çıkıp öldürsün beni ve kaza süsü versin cansız bedenime nasıl da sevinirdim ilkokul pencerelerine bayrak asarken doğduğum kazanın her […]
Yol kenarlarındaki yağmur mazgallarını kumbara sanıp harçlığımı atardım bu yüzden en çok denizden alacaklıyım…
Tutsak olacağını bilerek yine bu sabah demirparmaklıktan içeri usulca sızdı güneş Yasaklanınca görüş gününde çiçek getirilmesi arka duvarın dibinde sarmaşık […]
Islak çamaşırlara konan serçe hemencecik kaç oradan sen de yoksa annem gibi hastalanıp ölebilirsin
Bilemiyorum hangi gökdelenin tuğlaları arasındadır elele yürüdüğümüz ve seni ilk kez öptüğüm o kuytu kumsal Ama duyarım bir mısır tarlasının […]
Her kapı eşiğinde çocuk mezarı diye takıldığınız 45 numara ayakkabılarımla içinde etleri çürüyen bir çocuk cesedi taşıdığımı nasıl da bildiniz […]
Kesik bileklerimi göstererek girdim sinema kapısından içeri bendim sefer öncesi korkaklar kadınlarının yanına dönsün sözüyle padişahın ordudan ayrılan yeniçeri Kapındaki […]
Geçim parası için nice yaşlının eski İstanbul evlerinden getirdiği eşyalar üstüne kar koyulup satılıyor antik acılar çarşısında
I Ne zaman bir çocuk ölse gözü evlerinde annesinin kavurduğu helvada kalır II Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen […]
Ezilmiş bir çocukluk benimkisi bir iskelenin vapurların yanaştığı yüzüne asılıdır üç tekerlekli bisikletimin lastikleri Annesiz büyüdüm çünkü yani serçeydim kar […]
Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru Güveniyordum oysa ben sevgimize vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki saatin […]
Aşkımız bitti yüreğim burkularak söylüyorum bunu çünkü bir yangın kovasının içindeki durgun suda beyaz bir kelebeğin boğulması gibi garip oldu […]
Kestik artık umudu yağmurdan yürek biçimini alsa da gökyüzündeki küçük bulut
Çay bardağında Bırakılan dudak payı Kadar bile Uzak kalamam Gözlerine Yakın olsun isterim Ellerime ellerin Yanındaki beton binaya Yaslanması gibi […]
Yağmur sinmiş toprağa usulca geceden su içiyor göçmen kuş ölü bir askerin ters dönmüş miğferinden Çok yaşamayı diliyor siperlerin içinde […]
I Toprağın altından bağlanıyor artık telefon telleri ve bir telaş yüreğini sarıyor serçelerin gördükçe kedileri II Anlar mı serçelerin neden […]
Kum taneciği kaçtı diye gözüne emir veren generalin iki dakika daha çok yaşadı insanları o şanslı kentin
Nasıl ayrılır ürkeklik ayakları ilk kez bir mısır tarlasına değen kargadan Ne zaman karar verir rüzgar fırıldakla oynamayı bırakıp kızların […]
Kamaralarında çıplak kadın resimlerinin asıldığı savaş gemisinden bozma bir jilet her traş oluşumda hem okşar hem kanatır tenimi
Benden kısadır boyun bir köy otobüsünün dağa tırmanması gibi uzanırsın dudaklarıma katılmaz oldu nicedir yolumun tozu dumanına
Ödünsüz bir sobanın yanında titreyen çocuğu görse yağmur gözyaşlarını odaya tavanarasındaki delikten usulca bırakır
Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim ne de iyileştirebildim bir yaramı ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna bendim çünkü […]
Deniz kıyısında bir martıyla konuşurken görüyormuş dostlarım beni sürekli bir kaptanım çünkü kağıt gemilerden emekli Kılları uzadıkça ellerimin unuttum kağıtlardan […]