On Yıl Önce
Mevsimlerin dışımızda değiştiği zamanlardı
Hep korunarak geçen günler
Kalkık yakalar, düşük omuzlar
Her an belki bir…
Erguvanların görülmediği bir Nisan’dı
Süs kirazlarının bilinmediği
“Bugun kim?” diye açılan sabahlar
Erguvansız, gri bir Nisan’dı
Ölmemek
Bir insanın sevdiklerine verebileceği tek armağan.
Server Hoca’nın resmiyle açıldı gün
On yıl öncesinin bir Nisan sabahı
Ak çarşaflar içindeydi
Papatya tarlasında uyur gibi.
Ne sevinç, vurulup ölmemek!
Yitse de bedenin bir parçası.
Hocam değildi, derslerine girerdim
Shakespeare tragedyasında bir oyuncu
En çok sesi ve elleriyle oynayan.
Ona en yakışan söz :
“…Ve yükseliyordu proleterya!”
O an kürsünün altından çıkıp
Parmak uçlarında yükselen
Koca yumruğu başının yanında bir ikinci yüz
Yeniden doğar gibi söylenen o söz…
XVIII. yüzyılın sonları
Aydınlanma. Aydınlandık.
Bahçesinde erguvanlar açmıştı okulun
Bir kızla öpüşmek kadar güzeldi dalında oturmak
Kiraz çiçekleri, rüzgârda dağılıveren ilkgençlik
Sesi kulağımda Server Hoca’nın
“Ve yükseliyordu proleterya!”
Bir gün ziyaretine gitmiştim
Yaşayan, yani çalışan ve üretendi
Maddenin en canlısı yürekti
Bu dizemi söyledi bana ve başkalarına.