Siverekli Şeyho
Sokulsan rahmanların şeyho dağ rüzgârı kokardı
öpsen kıl’dı şeyho, koklasan duman
bilmezdi şalvarının renginin neden değiştiğini
ve kentte
duvar yazılarının neden eksildiğini…
siverek ovasına akşam inerdi
şeyho, avluda tütün sarardı geceleri
sorsam birilerine:
“-şeyho ne bilir!” derdi;
oysa
o,
bildiği kadar
ve bildiği gibi yaşardı
ilk mayıs sabahlarının güzelliğini
bozkırı
yağmuru
ve nal seslerini…
daha çınlar kulaklarımda bir buruk ezgi
öksüzlüğümdü kuşatılmış siverek geceleri…